Art of CGI  28 Mart 2019   Ana Sayfa/Röportaj  

Emre Şan ile Röportajımız

5 sene önce

1- Kaç yıldır 3D ve Animasyon işleri ile uğraşıyorsunuz. Kısaca Emre Şan’ın dünü ve bugünü hakkında neler söylemek istersiniz?

1997 yılında profesyonel kariyerim başladı. Oradan hesaplayınca 22 yıl ediyor. TV kanalları, post-prodüksiyon şirketleri ile tam zamanlı ve freelance mesailerim oldu.

Bir süre de yurtdışında kaldım ve işlerimi oradan yürüttüm. Şimdi hem Türkiye hem de Yurtdışına serbest olarak iş üretmye devam ediyor bir yandan da yarı-zamanlı öğretim görevlisi olarak Çizgi-Film Animasyon bölümünde ders verip kalan vakitlerimde online birebir dersler veriyorum.

Zaman içinde artık işin biraz daha eğitim tarafına kaymaya başladım diyebiliriz.

emre şan röportaj

2- Freelancer olarak piyasaya iş yapmış biri olarak sektörde dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?

Herkesin bir şekilde çevre yapmaya ve etrafında üreteceği işlerin getirilmesi için çalışmak zorunda olduğu “bağlantılara” ihtiyacı olduğu kesin. Bu noktada ilk başlarda çok seçme şansı olmayan arkadaşlar elbet çürük elmalarla karşılaşacaklardır.

Profesyonelleşip iş zamanlaması ve kalitesi konusunda isminizin bilinirliği arttıkça bazı kriterleriniz oluşmaya başlıyor. Mesela ilk defa çalıştığınız ajans veya post prodüksiyon firmalarından işin başlangıcında tatminkar bir miktarı avans olarak isteme ve işin geri kalan ödemesini yapmadan teslim etmeme gibi lüksleriniz olabiliyor.

Ama tekrar ediyorum, bunu sadece seçme şansınız olduğu ve önceliğinizin “bir şekilde!” çevre yapmak olmadığı ileriki dönemlerde yapabiliyorsunuz.

Her sektörde olduğu gibi ülkemizde bu sektörün de karşılığının, insan faktörünün çok da önemli olmadığını, önemli olanın bir şekilde müşterinin memnun edilmesi gerektiğini düşünen iş sahipleri ile tanışacaksınız. Bir yandan da yaptığınız her iş, çizdiğiniz her çizgi, harcadığınız her mesai saati sizin genel deneyim ve bilginize elbet katkıda bulunacak ama bu noktada bu kritik dönemin içinden geçmek zorunda kalabileceğinizi göz önünde bulundurmanız gerekiyor.

Çalıştığınız firmalar ücretinizi ödemekten kaçınabilir, ödemenizi geciktirebilir veya çok düşük fiyatlarla yapmanızı da isteyebilir. Bu ülkenin değil tüm dünyanın kabul ettiği sektörel bir gerçek var; profesyonel değilseniz profesyonel bir iş sürecine dahil olamazsınız. Yani sizin yaptığınız işlerin kalitesi bir şekilde çok daha kurumsal çalışan ve birlikte çalıştıkları müşterileri ile bu tür tehlikeli freelancer pazarlıklarına girme riski istemeyen firmalara ulaşmanız zaman alacaktır.

Etafınıza şöyle bir göz attığınızda yüzlerce firma ve o firmalarda halen çalışan veya kendi özerkliğini ilan etmiş freelance çalışan arkadaşlarımız olduğunu ve ortada bir kalite veya hizmet standardı olmaksızın herkesin herkesle çalışabileceği açık bir pazar olduğunu fark edersiniz.

Yani size bir iş yapmanız için ulaşan bir kişi veya firma aynı anda 10 alternatif operatörle daha pazarlık halinde olabilir. Burada önemli olan sizin çalışma şartlarınızı belirleyebilecek konuma gelmenizi sağlayacak bir portföyünüzün (demoreel değil showreel) olup olmadığıdır.

Siz bir projeye başlamadan önce kendi kurallarınızı diretebilmek için ikna edici tek silahınız yaptığınız işlerin kaltesidir. O yüzden ülkemiz ekonomisini ve bu post-prodüksiyon sektöründeki rekabetin varlığını bir kenara bırakabilirsek işinize, emeğinize ve zamanınıza karşı saygı duyulmasını, karşılığının verilmesini talep etmek için elinizin güçlü olması gerekiyor.

Piyasa çok kötü, paramı alamıyorum, orada çalıştım alamadım burada çalıştım alamadım demek zorunda kalmamak için kendinize bir yol çizmenizi, yapacağınız işte iyi olmak için kendinizi geliştirmek ve o zaman saygı ve hak talep edebileceğinizi unutmamanızı tavsiye ediyorum.

Freelance demek sadece Türkiye değil tüm dünya ile uzaktan çalışabileceğiniz anlamına geliyor. Bu kadar çok kişinin aynı anda freelance iş alabileceği bir arz talep dengesi var ise bile sizi mutsuz etmeyecek iş anlaşmaları yapabileceğiniz işveren kişi veya firmaları biriktirebilmek için işinizde iyi olmalısınız. Her yaptığınız iyi iş bir sonraki iş anlaşmanızda kendinizi iyi ve adil şartlarda kazanç elde edebileceğiniz kariyer oluşturmak için anahtar olacak.

emre şan röportaj

3- Ülkemiz 3D ve Animasyon piyasasını nasıl görüyorsunuz? Gelecek vaad ediyor mu?

Ülkemizin de diğer dünya ülkeleri gibi bir reklam sektörü ve bu sektörün de oldukça geniş yelpazede ihtiyaçları var. Biz üçüncü dünya ülkesiyiz. Yani insan faktörünü değil de ülke faktörünü önceliğimiz olarak belirlersek pek de parlak bir öngörü çıkaramıyorum. Önemli olan o sektörü besleyen bireylerin toplam yeteneği.

Bizim eğitimli, tecrübeli ve alanında uzman çalışan sayımız çok az. Dünya ile karşılaştırdığımızda diğer büyük bütçeli ve kalabalık ekiplerin yaptığı iyi işlerin ülkemizde çıkması benim şahsi fikrime göre imkansız. Bu durumda ülkemizin animasyon piyasası kötü mü oluyor? Hayır. Mesele yapılacak işin kalitesini gerektiren teknik ekip ve insan gücünün olup olmadığı meselesi değil. Mesele talepleri karşılayabiliyor muyuz meselesi ise, evet.

Türkiye’de reklam sektörünün ihtiyacı olan animasyon çözümlerini karşılayabiliyoruz. Ama Türkiye’de üst seviye post-prodüksiyon ihtiyacı olan bir tüketici kitlesi zaten yok. Reklam filmlerimiz ortada. Senaryolar, satılan ürünü sunum şekli ve kullanılan dil ortada. Haliyle bu sektörün ileri seviye görsel efekt teknikleri gerektirecek bir üretim ihtiyacı yok.

Gerekli olan grafik, animasyon efekt adına her ne derseniz diyin tüm post-prodüksiyon gereksinimini karşılayacak kadar insan gücümüz ve iş sirkülasyonu var ve bu konuda bir şikayetle karşılaşıldığına henüz şahit olmadım. Daha önce de söylediğim gibi; tüm sahnelerin tamamı 3D animasyon karakterlerle ve ultra-gerçekçi mekan ve efektlerin eşlik ettiği zor teknik ve çekimlerin bir arada olduğu bir işimiz yok. Gerek de yok zaten.

Reklam sektörümüz o tür bir kaliteye ihtiyaç duymuyor. O tür bir fikir ile prodüksiyona girmeye tenezzül dahi etmiyor çünkü kaliteli reklam bizim gibi sosyo-ekonomik statüsü ülkenin %80’inden fazlasının kapladığı bir ülke için “gereksiz” görülüyor. Hedef kitle böyle olunca haliyle reklam filmleri de dikkat çeken öğe olarak başka mesaj türlerini seçiyor. TV dizilerimizin konularını, tüketim hızını ve kitlesini hatırlayarak “ihtiyacın bu olduğunu” tekrar anlamak gerekiyor.

Reklam sektörü post-prodüksiyon sektörünü en çok besleyen sektör. TV reklamı için durum bu. Geriye elimizde “tanıtım” amaçlı ve kitlesi TV izleyicisi yerine internet kullanıcıları olan bir alt alan kalıyor ve orada da kalite için belli bir beklenti yok.

Yani onlarca inşaat firması, medikal firma, kişi, kurum her ne tür talep oluşursa oluşsun tam olarak animasyon sektörünü besleyen çizgi işte tam burada. Sinema filmleri için de animasyon ve görsel efektin ağırlıkta olduğu işler görmek zor. İzleyicisi yok. Çocuklar için yapılan çizgifilmlerin kalitesi bu sektörün kalifiye kadrosu dışınaki yarı-profesyonel kitlenin yapabileceği kalitede.

emre şan röportaj

Çizgifilmdir, render gölgeli olsa ne olur olmasa ne olur der ve amiga500 introsu gibi neredeyse az disket yer kaplasın diye sadeleştirilmiş işler çıkarttığınızda da yine animasyon sektörüne bir fayda sağlamış olmuyorsunuz. Yine aynı konuya geliyoruz. Kaliteye ihtiyacımız yok. İyisi de kötüsü de aynı şekilde ve hızda tüketiliyor.

O zaman daha iyisi için uğraşmalı mıyız? Kimse uğraşmaz. Bu durum bu sektörün dinamiği. Haliyle animasyon sektörü için “kimse aç kalmaz” diyebiliriz ama bu sektör dünyada boy gösterebilecek işler üretemez tespitiyle bitiriyorum.

Bu konudaki tüm düşüncelerimi dünyada ve Türkiye’de çok uzun yıllar iş üretmiş, farklı disiplinleri deneyimlemiş ve üretime katkısı olan ve piyasada dönen işlerin bir çoğunun geçtiği yolların farkında olan birisi olarak belirtiyorum. Haliyle çok basit ama tüm dinamikleri temelinden sarsacak bir gerçeğin eninde sonunda gelip karşımıza çıktığını söylüyorum; “Uzmanlık”. Her işin, her konunun, her tekniğin uzmanının ürettiği işler ile kaliteyi yükseltmedikçe bu sistem asla değişemez.

4- Alaylı diye tabir edebileceğimiz şekilde piyasaya girdiniz fakat sonra Görsel İletişim ve Tasarımı alanından mezun oldunuz. Bu konulara meraklı kişiler bu konunun okulunu bitirmeli mi? Diploma sektörde iş bulmak için ne kadar gerekli?

Ben üniversite eğitimimi çok geç tamamladım ve açıkçası başlarda akademik kariyer elde etmemde fayda sağlayacağı için ihtiyaç duydum. Dünyanın en iyi okuluna da gitseniz, en kötü eğitim veren olulundan da mezun olsanız olay sizde bitiyor.

Üniversite sadece size kapıları gösterecek kadar emek harcar. Hiçbir konuda uzman olamazsınız. Uzman olmak istiyorsanız o konuda sizin bir şeyler yapmanız gerekiyor. Ben 18 yaşında liseyi bitirir bitirmez kendimi iş yaparken buldum.

Erken başladığım için pratik yapma, gerçek piyasa koşullarıyla yoğurulma şansı buldum. Haliyle insanların 20 li yaşlarında üniversitelerde konuyla alakalı eğitim aldıklarını umduğu dönemlerde ben aynı okullarda ve aynı yaşlarda eğitim ve konferanslar veriyordum. O dönemden beri de vakit buldukça Üniversiteleri gezip Türkiye’de post-prodüksiyon sektörüne yolu düşecek bireyleri yetiştiren her bölüm için bunu alışkanlık haline getirdim.

emre şan röportaj

Söylediğim herşeyin anlattığım her konunun ana maddesi hep şu oldu ; “Bir konuda ama sadece bir konuda çok iyi olabilirsiniz”. Sektörde çok yüksek kademelerde yönetici olan ve mesleki hayatına yön verdikleri kararları aldıkları üniversite yıllarında kendilerine verdiğim öğütler sayesinde bu noktada olduklarını söyleyen kişi sayısı azımsanmayacak kadar çok.

Ben bu şekilde biraz amacıma ulaşmış oluyorum. Kişisel olarak bir kişinin, bir okulun kısa bir sürede ayılıp kendine gelip bu gerçeği anlayıp da düzeltebileceği bir şey değil çünkü bu konu. Üniversiteler herkes için sadece bir başlangıç. Ortamı, o ortamda aynı amaçla bulunan başka zihinlerle paylaşımda bulunup sosyalleşip kendi yerini anlayıp ölçebilmeleri için çok iyi bir sosyal imkan ama gerisi tamamen size kalmış.

Okuldaki derslerin içeriğini saate böldüğünüzde bir dönemde 14 hafta boyunca haftada 3-4 saatten bir dönemde 50-60 saat ile o derste gördüğünüz hiçbir yöntemin deneyimlemeden uzmanı olamazsınız. Güzel Sanatlar Fakülteleri, Sinema TV, Grafik Tasarım ve Çizgi-Film Animasyon gibi bölümleri olan Üniversitelerin verdiği eğitim müfredatı size bu alanda fayda sağlayacak alt disiplinleri öğretmek üzerine kuruludur.

Çizgi-film Animasyon bölümlerinin eğitim müfredatının yurt dışındaki görsel efekt okulları gibi uzmanlık alanına yoğunlaşmak gibi bir derdi olmadığı gibi sizi yeteneğinizin, eğiliminizin belirlediği alana da yönlendiremezler.

Bunu siz yapacaksınız. Animasyon yapabilmek yani bir canlandırma olgusuna sahip olmak yazılım kullanmaktan önce bazı temel tasarım bilgisi ve deneyimlerine sahip olmayı gerektiriyor. Bu konuda “algısı, yeteneği ve tarzı olan” bir kişinin Güzel Sanatlar Fakültesi eğitimi alarak Animasyon sektöründe var olması ile sadece tutoriallerden plugin videolarının aynısını yaparak “ezberleme” yöntemiyle iş öğrenen kişilerin elinden çıkan ürünler tabiki de aynı olmuyor.

Bir konuda yeteneğiniz var ise doğru yönlendirme ile araçlara çok daha verimli hükmedebiliyorsunuz. Burada araçlardan kastımız teknoloji, yazılımlar, teknikler v.b. üretim için yardımcı olabilecek herşey. Ama ne üreteceğini, üreteceği kavram üzerinde belli bir önsezisi olmayan kısaca tasarımcı olmayan bir kişi Animasyonun bazı alanlarında başarılı olamayabilir. Bu işin doğası bu.

emre şan röportaj

Heykeltraşlık eğitimi almış, anatomi bilgisi olan, 3 boyutlu formları beyninde nasıl oluşturması gerektiğini deneyimlemiş bir sanatçının sculpting yazılımını eline geçirince harikalar yaratabilmesi çok doğal.Bu durum yazılımın başarısı değil kişinin başarısı, kişinin üretebilme ve bu üretimi sırasında kullandığı araçlara hakimiyetiyle ölçülebilir ancak.

Özetlemek gerekir ise, benim kişisel fikrim okuduğuğunuz okulun değil aldığınız sanat eğitiminin size kattıklarının önemli olduğudur. Alaylı olmak pratik olarak sektörün ihtiyaçları doğrultusunda yoğurulmanıza ve kullandığınız araçların gerçek pratik karşılığını ölçümleme imkanını sunar. Bu şartlarda aynı işi yapan ve sizinle aynı teknik süreci yaşamış birisi ile sizi ayıran tek şey sizin tasarım kabiliyetinizin ortaya koyduğu farktır. Ve evet, bu tasarım altyapısını kazanabilmek için meşgul olabileceğiniz tek yer Üniversitedir.

O da vaktinizi verimli geçirip gerçekten kendinizi, tarzınızı, tasarım eğilimlerinizi keşfedip yeni araçlar ile kendinizi ifade etme çabasına girecek kadar konsantre olmayı başarırsanız. Sonrasında o araçları keşfetmek ve onlarda uzman olmak için bolca vaktiniz olacak. Ama bir yerden de başlamak lazım değil mi? İşte başlayacağınız yer Üniversite. Sonrası size kalmış.

5- Ülkemiz şartları gereği Generalist diye tabir edilen iş koluna bakış açınız nedir? Hiç bir insanın her konuda uzman olmayacağı aşikar ve bu konuda siz kendinizi nasıl görüyorsunuz?

Generalist kavramı bizde herşeyden anlayan olarak geçiyor olabilir ama Avrupa’da ve dünyanın bu sektörde üretim yapan büyük kuruluşlarında bir nevi mentor olarak görülüyor.

Yani aslında generalist tüm görsel efekt disiplinlerine hakim (3D, compositing, video v.b.) ve bu konuda yeterince deneyim ve tecrübe kazanmış kişilere deniyor. Bizde ise biraz 3D biraz video biraz hareketli grafik tasarımı biraz roto derken her konuda mesaisinin %10 unu geçirmiş toplamda 10 konudan %10’ar anlayan kişilere generalist diyoruz.

Bu durum sektörümüzde “deneyimli” kişi kavramını kötüye kullanmak için bazı işverenler olarak kötüye kullanılıyor. Bir iş görüşmesine gittiğinizi düşünün. Size Türkiye’de “hangi konuda uzmansınız?” sorusu yerine “hangi programları biliyorsunuz” diye sordukları malum.

Bizde yapılan işin türüne göre program ismiyle uzmanlığı eşleştirmek diye bir kronik hastalık var. “Aftırcı” diye bir ırk varmış gibi hareketli grafik tasarımı, compositing, roto, gerekirse video kurgu ve renk düzenleme yapabildiğiniz bir programın sizin titriniz olması durumu çok garip değil mi? “Tiridici” hatta “Tiridimeksci” dediğiniz kişinin o programda ne üretmek üzere deneyim kazandığını sorma ihtiyacını ortadan kaldırmış oluyorsunuz.

Haliyle bu bahsi geçen yazılımlarla ömründe 50 şer saat geçirmiş ve bir şekilde iş üretmiş kişilerin Türkiye’de generalist yani bir nevi serbest meslek hani hepsinden little little in the middle misali karikatürize bir manzara çıkıyor ortaya. Generalis yurtdışında genelde tüm ekiplerin başındaki kişiler olmak için uygun pozisyonlandırılıyor. Yani butik bir stüdyonuz var ise hem compositing yapan ufak ekibinizin hem de 3d animasyon yapan ekibin sürecini takip edebilecek, yapılan işin teknik gerekliliklerini bilecek ve ekibi yönlendirebilecek kadar bilgi sahibi kişiler o ekiplerin başına geçiriliyor tercih olarak.

Generalist bir noktada Görsel Efekt Yönetmeni (VFX Supervisor) e evrimi gerçekleşen en doğru uzmanlık. Bir stüdyonun hem video hem 3D işlerini yapan gerekirse çekimlere gidip kameramanlık da yapan bir kişi aslında generalist olmuyor. Cevat Kelle oluyor.

3 Kişinin ayrı ayrı yapmasının gerektiği 3 ayrı disiplini 1 kişinin eline bırakırsanız hem zaman olarak hem de iş kalitesi olarak ne kadar verimsiz bir karar verdiğinizi anlamanız gerekiyor ama Türkiye’de generalist arayışı tam olarak da bu yanlışın üzerine kurulu.

3 kişiye maaş vereceğimize 1 adam 3 farklı alanda bize üretsin dedikçe o kişinin aynı işi 3 kişinin yapacağı toplamda 100 saatlik mesaisini tek başına çıkarmaya çalışması gibi basit bir hesabı yapamayacak kadar ticari zekadan uzak işletmelerle dolu ülkemiz.

Ama daha önce de söylediğimiz gibi. Herşey ticari kaygılarımızın ve sektörün ihtiyaçlarının yön verdiği biçimde şekilleniyor. Haliyle bu durumu eleştirerek değiştirmek imkansız. Generalist gerçek anlamında kullanıldığında iş gücü ve üretim araçlarına olan aşinalığı ile değil bilgi ve birikimi sebebiyle tercih edilip konumlandırılmadığı sürece pek bir değeri yok.

emre şan röportaj

Generalist olmak çok uzun yıllar çok fazla deneyim ve mesai gerektiriyor. 3-5 yıldan bahsetmiyoruz. Bir seçim meselesi değil kariyer meselesi yani. Siz eğer bu noktaya gelene kadar kendinizi her konuda geliştirebilecek kadar çok yoğun bir üretim sürecinde idiyseniz ve bu süreyi verimli kullandıysanız bu fikrin gerçek anlamına sahipsiniz demektir.

Ben generalist olacağım diyerek sektöre girmemişsinizdir belki ama kendinizi binlerce tutorialin elinizin altında gezdiği bir çağda her programı öğrenmeye çalışırken ve uygulamaya çalışırken bulabilirsiniz. Bırakın yıllar içinde edindiğiniz tüm deneyimleriniz sizin bilginizin derinliği ve enginliği size generalist titrini getirsin.

Siz generalisim demeyin. Olmaya çalışmayın. Yaptığınız tüm işlerin toplamı sizi neyin uzman olduğunuz konusunda fikir sahibi yapar. Çok uzun yıllar alması pahasına sahip olduğunuz yeteneği ve araçları verimli kullanmaya bakın yeter.

6- Yurtdışında büyük işler yapan firmaların bir bireyi olmak için ne yapılmalı? Aradıkları kriterler nelerdir. Özellikle ve varsa hangi yazılım da uzman olunmalı?

Yazılım değil tekniğin uzmanı olmak yeterli. Texture uzmanı ister MARI kullansın ister substance ister başka bir yazılım. Texture yapabilmek için UV bilmelisiniz. Bu bir tekniktir. Yazılım ise bu tekniği uygulayan bir çok araç sunar. Kimisi bunu daha iyi yapar kimisi daha kısa yoldan yapar ama amaçları bellidir. Siz fotoğraf çekmenin temel gerekliliklerini bildiğiniz sürece hangi fotoğraf makinesiyle çekim yaptığınızın bir önemi yok.

Yurtdışınaki büyük işler yapan firmaların iş ilanlarına bir göz atacak olursanız hiçbirinin altında Maya uzmanı yazmaz. Karakter Animatörü yazar. Texture artist yazar ama program ismi yazmaz.

Bu durumda yine ve yeniden aynı konuya dönüyoruz. Uzman olmanız önemli. Program zaten bilmek zorundasınız. Ama uzmanlığınız programın tüm kısayollarını bilmeyi değil üretim yaptınız o alanın teknik gereliliklerini kapsıyor. Karakter animasyonu iyi hareket gözlemlemeye dayalıdır program kullanımı değil.

Bir figürün pozunun doğru olduğuna karar verebilmek için programdan önce bu konuda bilmeniz gereken şeyler daha kavramsaldır. Bir karakterin hareketini önce hayalinize doğru canlandırmanız ve bu hareketin gerekli tarzı yansıtabilmesi için zaman içerisineki devinimini zihninize iyi ölçmeniz gereklidir.

Parmaklarını masaya koyan bir eliyle de mouse kullanan bir karakterin uyuşuk mu yoksa heyecanlı mı yavaş mı yoksa hızlı mı hareket edeceğine karar verdikten sonra basitçe animasyonun 12 prensibini uyarlayıp canlandırmanız için gerekli tasarımsal kararları vermeniz gerekiyor.

Sonrasında parmakları 5 karede 4 derece x ekseninde dönmesi ve 3 kare orada bekleyip x ekseninde ters 4 derece döndükten sonra 8 karede başka bir temel değişikleğe uğratılacaksa buna karar verebilecek öngörüye sahip kişi karakter animatörüdür.

O hareketlerin uygulanacak sürelerini ne olduğunu ve uygulamaları da isabetli olan iyi bir karakter animatörünün bunu hangi yazılımla gerçekleştireceği kendi seçimidir. Karakter animatörünün uygulama ile eş zamanlı olarak karar vermesi ve tasarlaması gereken bu detaylar onu karakter animatörü yapar.

Haliyle kullanılan yazılım üzerinden iş ilanlarına yurtdışında rastlayamazsınız. Compositing artist yazar. Roto artist yazar. Ama bu tekniklerin hangi program üzerinde uygulanması konusuna girmez. Nihayetinde önemli olan uzmanı olup olmadığınız. Yazılımın değil ama tekniğin uzmanı olarak işe başvurursunuz. Sonra kullanacağınız araçların hangilerinin sizin yöntem ve tarzınıza daha yatkın olduğunu seçmek size kalmış.

7- Yurtdışı ile karşılaştırıldığında yapımcı bulunursa yüksek görsel efekt içeren işler ülkemiz dede yapılabilir mi? Sizce bu konuda yeterli uzmana sahip miyiz?

Yapılabileceğini sanmıyorum. Yeterli “yerli” bilgi ve deneyime sahip değiliz.

8- Yeni bir çalışmaya başladığınızda, ilerleyiş aşamalarınız nedir?

Uzmanlık alanınıza göre bu süreç değişiyor. Bir reklam filmi çekeceğim zaman öncelikle toplantı aşamasına verilmek istenen mesajı uygun bir tarzda üretip üterilemeyeceğine göre şekillendirerek başlıyorum.

Bir animasyon ile desteklenmek üzere reklam filmi çekilmesi gerekiyorsa öncelikle teknik olarak bu sürecin doğru işlemesi içi pre-prodüksiyon aşamasını planlarım. Set içerisinde görsel efekte yardımcı olacak çekim ve aksesuar ekipmanlarını belirlerim. Sette kullanılan tüm kameraların modellerini, kullanılan sahne bazında lens bilgilerini ve kameranın sensörünün olduğu bölgenin çekilen nesneye olan uzaklığını ve yerden yüksekliğini not alınması için reji çalışanlarını bilgilendiririm.

Daha sonrasında hareketsiz sahnelerde kamera track imkanı olmayacağı için oluşturulacak 3 boyutlu dünya için bir başlangıç noktası olması açısından bu detaylar önemli.

Çekim yapmayı gerektirecek reklam filminin yönetmeni ben isem görüntü yönetmeni ile kullanılacak ışıkların yönünü, karakterin aydınlatması için kullanılan ayırt edici detayları ve çekim sonrasında post-prod. ile üzerinde yapılacak değişikliklere ne faydası/zararı olabileceğini çekim öncesinde konuşurum.

Set ekibini greenbox çekimleri için gerekli standartları bilmeleri ve basitçe kaydedilmesi hedeflenen görüntünün post-prod. aşamasında hangi esaslara dayanarak işlendiğini anlatır ve ışıklandırma, kamera ayarlarındaki müdahelelerin sebeplerini anlatırım ki bazen set kalabalığında her çekimde tekrar hatırlatmak zorunda kalmayıp hem de unutulma riskini ortadan kaldırırım.

Çekim sırasında veya eğer vakit var ise çizilen storyboard kareleri üzerinden görüntü yönetmeni ve kemeramana karar verilen ölçek, lens ve hareket konusunda eğer elimde previs yok ise tarif ederim.

Her çekimde kameranın lensi ve diğer sensör mesafe bilgilerinin not alındığından emin olmak için rejiden 2 kişi görevlendiririm. Bu konu görüntü yönetmeni veya kameramanın sorumluluğunda değildir.

Tüm bu çekimlerin yeşil arkaplan tekniği ile oluşturulacak sahne ve planlar olduğunu varsayarsak kameranın çekim yapacağı format ve çözünürlüğün en üst renk derinlik ve çözünürlükte yapılması konusunda kontrolleri tekrarlarım.

emre şan röportaj

Dosya ebatı olarka çok yüksek tutsalar da RAW biçiminde çekim yapan kameraların görüntülerini “montajlanamayacak kadar ağır” olarak isimlendiren ekibi “proxy” kullanımını hatırlatarak rahatlarır ve RAW kayıt aldıklarından emin olarak çekimlerimi yaparım.

Yapılan reklam filminin yönetmeni değilde görsel efekt yönetmeni isem yönetmeni yapılacak işlemlerin sonra geri alınamayacak hatalardan kaçınmak için yapmaması gereken teknik hatalar konusunda uyarırım. Bu süreçte görsel efekt yönetmeni iseniz o işin post-prod. sürecini sizin yürütüp yürütmeyeceğinizin bir önemi yok. Orada bulunma sebebiniz bu çekimin sonrasındaki süreçte gerekecek tüm teknik detaylarını çekim ekibine hatırlatmak gerekirse çekim şartlarında iyileştirme/düzenleme yapılması için öneride bulunmak.

Çekim bittikten sonra reji ekibinin not aldığı çekim notlarını ve timecode bilgilerini alarak tüm görüntülerin “proxy” kopyalarının alınmasını sağlarım.

4K RAW 16 bit bir görüntüyü bilgisayarınızda gerçek zamanlı izlemeye çalışmanın bir anlamı yok. Chromakey ile temizlenip arkaplanı yerleştirmeden önce tüm senaryo akışına göre ses efekti, dublaj ve müzik ile filmin kaba halini kurgulamak için proxy videları kullanmanız gerekiyor.

Çok uzun bir süredir tüm kurgu yazılımları bu tekniği bünyesinde barındırıyor. Kurgu sırasında 4k götüntünün tüm detaylarını izemeye değil hızlı bir şekilde sadece sahnelerin akışını izlemeye ihyiyacınız oluyor. Bu noktada 4k görüntünü orijinali daha sonra efekt yapmak için bekletiliyor.

Proxy yani düşük çözünürlüklü kopyaları ile yapılan montaj sonrasında compositing yazılımları proxy değil orijinal videoyu okuması için ayarlanıyor. Böylelikle kurgu için gerekli hızlı çalışma ortamı sağlanırken belirli planlarda belirli kareler üzerinde çalışmak için tekrar orijinal dosyaya başvuruluyor.

Bundan sonraki süreç ise tamamen ayrı bir dünya. Yani görüntülerin kurgusu bitip elinizde “offline” videonuz ile post-prodüksiyon süreci resmen başlamış oluyor.

RAW çekim yapan bir kameranın ihtiva ettiği görüntü renk derinliği ve diğer değiştirilebilir meta bilgileri compositing ve sonrasında renk düzeltme ve derecelendirme aşamalarına kadar kullanılmıyor (Color Correction, Color Grading) Kurgu, compositing ve color sırasıyla giden iş akışında compositing sırasında yerleştireceğiniz 3D sahnenin eşleşmesi için kullanılan yardımcı teknikler (matchmove, roto) sırasında RAW görüntünün renk işlenmemiş hali kullanılabiliyor.

Efektler bindirilirken gerekirse geçici bir renk derecelendirmesi ile renklerin tutması için basit eşleme referansları alınıyor. Renk uzayı, video ile 3D görüntünün eşlenmesi için gerekli iş akışı başka başka uzmanlıklar.

Gerekli render kanalları ile çıktısı alınan 3D render edilmiş sahne kanallar birleştirilerek video üzerine ekleniyor. Benim buradaki şahsi tercihim sahnenin yapısına göre daha sonra ne tür değişikliklere ihtiyacım olabileceğini belirleyerek kullanmayı tercih ettiğim render motorunun (CPU veya GPU tabanlı) çoklu kanal çıktı özelliğini aktif ederek tekli veya birleşik EXR dosya çıktısını aktif ederim.

Bu şekilde objelerin veya malzemelerin özelinde seçim yapabilmek, verilecek efekti sadece o objeye veya o malzemeye sahip objelere verebilmek için gerekli kanalları açarak render ayarlarını önceden belirler ve objelere ve malzemelere ID vermek gerekiyorsa bu hazırlığı daha modelleme aşamasında başlatırım. Render bittiğinde renk uzayını belirterek hangi düğüm tabanlı compositing uygulamasını kullanıyor isem kalibrasyonlu 10bit panel ile renk düzenlemesini basitçe yaparak compositinge başlarım.

Bu işlemin mutlak başarıya ulaşabilmesi için kalibrasyonlu 10bit bir panel üzerinde scope monitörü izlemesi eşliğinde yapılmasını tavsiye ettiğimi belirtmek isterim.

Sürecin bu kısmında compositingin asıl amacı olan farklı programlarla veya tekniklerle üretilmiş görüntülerin birleştirilmesi aşamasında plan plan çalışılacağı için sahne ve plan numaralandırmalarını baştından itibaren titizlikle belirleyerek çalışmaya devam ederim.

Kurgu sırasında da özellikle offline video üzerinde o anki görüntünün hangi sahne ve hangi plana ait olduğu, timecode bilgisi ile bilirkte yer almasına özen gösteriririm. Çok fazla ve farklı sayıda efekt olan sahnelerin organizasyonu sırasında kaybolmamak için bu yöntemi titizlikle uygulamak çok önemli.

Birden fazla kişinin çalışmasının gerektiği işlerde shotgun, ftrack veya nim-labs gibi pipeline yazılımları ile iş akışını kontrol etmek çok zaman kazandırıyor. Ülkemizde iş akışı yazılımı kullanan firma sayısı bir elin parmaklarından az malesef. Yurtdışında farklı ülkelerde farklı stüdyoların aynı proje üzerine çalışabilmelerinin tek yolu da yine bu bahsi geçen pipeline yazılımları ve bu yazılımların işleyişinin tutarlılığından sorumlu pipeline TD (tecnical direcor) titrinde bir uzmanı bile var.

Bu noktada tüm süreci takip etmek bir kişi bile olsa bir süre sonra sahne sayısı ve üzerinde yapılan düzenlemelerin sayısı arttıkça oldukça zorlaşabiliyor. Film veya TV reklamı üzerinde efekt yapılırken bir sonraki veya bir önceki sahneyi efektli hali ile izlemek önemli. Bu noktada da efektleri yap, çıktısını al, kurgudunu yaptığın yazılıma ayrı bir video izi olarak çağır sonra seyret gerekirse yeniden düzenleme çıktısını alma süreci uzun bir süredir kullanılmıyor.

Film üzerinde daha çok renk düzenlemesi ve derecelendirmesi yapılacak ise Davinci Resolve yazılımını, planların çoğunda daha çok compositing, roto v.b. efektler ağırlıkta ise öncelikle Audodesk Flame veya Nuke Studio tercih ediyorum. Bu 3 yazılımın ortak özelliği iş akışı olarak “online finishing” prensibi üzerine kurulmuş olmaları. Yani kurgusunu, efektini, mümkünse renk düzenlemesini ve ses-miksaj uygulamalarını tek program üzerinde yapmanız esasına dayanıyor.

Flame üzerinde kurguyu yaptığınız arayüzde bir planı seçim efekt sürecine geçtiğinizde efekt bitince otomatik olarka render (cache) alıp size efektli halini seyretme ve gerekirse o haline renk ve ses-müzik düzenlemelerini yapmanıza olana veriyor. Bu noktada her sahne için sürekli bir dosyalandırma bir de video çıktılarını alıp tekrar kurgunuza ekleme zahmetinden ve video çevirme/işleme sürecinde kalite kaybı sorununu engelliyor.

Bu kullanım şeklinin en basit halini Adobe’un premiere ve after effects arasındaki dynamic link özelliği ile görmek mümkün. Bu noktada birden çok planı olan ve video ile efekt işlemlerinin orantılı ağırlıkta götürüleceği işlerde online finishing işakışını kullanmayı tercih ediyorum. Renk meselesi ise Davinci Resolve’un bazı noktalarda daha pratik ve başarılı olduğu gerçeği de var ama bu noktada yine şu noktayı tekrar etmek lazım; renk düzenleme ve derecelendirme yani colorist bir tekniktir ve renkler ile ilgili teorik ve teknik bilginiz var ise hangi yazılımla yaptığınızın bir önemi yok.

Gözünüze yanlış görünen bir görüntüde neyi değiştirmeniz gerektiğini bilmek yazılım ile değil deneyim ile alınabilecek bir özellik. Haliyle istenirse Color işlemi Flame veya DavinciResolve veya Premiere ile de yapılabilir. Yapılması gereken bellidir bunu hangi araçla yapacağınız yine size kalmış.

Hangisi bu noktada size daha uygun geliyor ise o noktada seçim size kalmış. Yüksek renk derinliğine sahip ve/veya RAW görüntü işleyebilmek için bu konuda bazı düzenlemeler yapmayı bilmeli ve bu süreci 3d render sırasında da bilerek devam ettirmelisiniz. Tüm bu konular üzerinde günlerce konuşulabilecek, binlerce sayfa yazı yazılabilecek ayrı ayrı dünyalara. Sorunun cevabı olması açısından çekim aşamasından itibaren bir reklam filmini “basitçe” hangi aşamalardan geçirerek hazırladığımı anlatmaya çalıştım.

9 Online eğitimleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

İnternet üzerinden eğitim verme olayı çok eskilere dayanıyor. İlk duyulan örneği animation mentor diyebilirim daha doğrusu bu sistemi iyi oturtmuş ilk düzgün yapı. İnternet üzerinde verdiğim seminerlerin (webiner) sonrasında özel ders için çok fazla talep gelince bunun için fiziki bir mekan açmak yerine webiner için kullandığım sistemi eğitimler için de kullanmaya karar verdim.

Şaşırtıcı bir şekilde de çok verimli oldu. Sistem olarak bir yazılım üzerine değil o yazılımla yapılan işlerde kullanılan teknikler ve o tekniklerin gerçek piyasa şartlarında karşılarına çıkacak zorlukları üzerine giden bir eğitim sistemi geliştirdim. Haftada 2 kez 2 şer saat birebir ders yapıyorsak bir sonraki derse o gün işleriğimiz konu ile ilgili bir ödevi tekrar ederek gelmesi ve o sırada karşılaştığı zorluklar içi üreteceği çözümleri üzerine kurulu.

Kısa bir sürede tüm dünyada Türkçe ve İngilizce ders verdiğim onlarca öğrencim oldu. Açıkçası benim için bilgisayar başından ayrılmadan ev konforunda gerçekleştiği için de çok rahat oldu. Herhangi bir mekan veya yol masrafı gibi giderler olmadığı için de tahmin ediyorum fiyatlar çok makul gelmiş olacak ki tahminimden fazla ilgi gördü.

10- Eğitimler kaç saat sürüyor?

O konu ilk önce skype üzerinde bir tanışma ve hangi konuda uzmanlaşmak istediğini öğrendikten sonra netleşiyor. Mesela belli bir seviyede modelleme biliyor ama animasyon öğrenmek istiyorsa animasyonun hangi branşında ilerlemek istediğine karşılıklı karar veriyoruz. Video kurgu biliyor ama renk öğrenmek istiyorsa doğrudan renk üzerine bir çalışma programı çıkartıyoruz. Karşılıklı olarak ders yoğunluğu ve yapılacak ödevlerin yapısından ve ne derece zorlu olduğundan bahsedip çalışma sistemimiz oturttuğumuzda öğrencinin haftalık ayırabileceği zaman üzerinden belirleniyor.

Konunun kendisi çok spesifik ve özel bir yoğunluk ile takip edilmesi gerekiyorsa veya çok geniş bir zaman aralığında bol pratik ödevler yapıp gelişimini takip ederek proje üzerinden elerlemek gerekiyorsa ona göre yani kişise özel bir eğitim programı çıkıyor ortaya.

Aslında çok esnek. eğer 60 saat ders süremiz var ise bunu 4 haftada veya 4 aya da yayarak alabiliyor. Burada kriter yapılan birebir derslerin tekrarını yapabileceği ödevlere ve örnek projelere vakit ayırılabilmesi. Aksi taktirde alınan eğitim video ders seyretmişçesine boşa gidebiliyor.

Bu konuda eğitim almayı kabul eden arkadaşlarımız ders süresinin kat be kat fazlası proje üzerinde tekrar ve pratik yapmayı kabul ederek eğitimlerin başarılı olacağını bilerek başlıyor. Bu sistem ile bilgi kalıcı oluyor. Bu konuda detaylı bilgi almak için emresan@emresan.net adresinden özel ders talebinde bulunmanız yeterli.

11- Düzenlediğiniz konferanslar, workshoplar konuşmacısı olduğunuz etkinlikler nelerdir?

Şimdiye kadar vakit buldukça belli aralıklarla üniversitelerin ilgili bölümlerinde konferanslar verdim, workshoplar düzenlerim. Bu röportajı cevapladığım günden birkaç gün sonra İzmir’de 3 üniversitede yine konferans ve workshoplarım olacak.

Yeni workshop programını aşağıya ekliyoruz. İlgilenenleri bekleriz.

1 Nisan Pazartesi – İzmir Yaşar Üniversitesi
Saat: 10:00 – 12:30 Söyleşi (Yer: Cep Sineması)
Saat: 13:30 – 17:30 Atölye çalışması (Yer: F105)

2 Nisan Salı – İzmir Ege Üniversitesi
Saat: 10:00 – 12:00 Söyleşi (Yer: İletişim Fakültesi Konferans Salonu)
Saat: 13:30 – 17:30 Atölye çalışması (Yer: Radyo TV ve Sinema Bölümü Toplantı salonu
Yeni Bina Kat:3)

3 Nisan Çarşamba – İzmir 9 Eylül Üniversitesi
Saat: 10:00 – 12:00 Söyleşi (Yer: Oktay Kutluğ Konferans Salonu)

Saat: 13:00 – 17:00 Atölye çalışması (Yer: Canlandırma dersliği GSF Kat:5)

Öğrenci olmayanlar için etkinlikler dışarıdan katılıma açık ve ücretsizdir. Fakülte girişinde misafir kartı alarak katılabilirsiniz.

Siz de öğrenim görmekte olduğunuz / Öğretim görevlisi olduğunuz fakültede seminer ve atölye etkinliği talep etmek için iletişime geçebilirsiniz. (emresan@emresan.net)

Şimdiye kadar düzenlediğim ve kendi imkanımla tekrarladığım etkinliklerin listesini buraya bırakıyorum.

12 Nisan 2002 : Anadolu Üniversitesi/GSF – Eskişehir
14 Nisan 2002 : Anadolu Üniversitesi/GSF – Eskişehir
16 Nisan 2002 : Anadolu Üniversitesi/GSF – Eskişehir
9 Mayıs 2002 : 9 Eylül Üniversitesi/GSF – İzmir
6 Mayıs 2002 : I.T.U. Üniversitesi – İstanbul
9 Mayıs 2002 : Beykent Üniversitesi/GSF – İstanbul
12 Mayıs 2002 : Selçuk Üniversitesi, İletişim Fakültesi – Konya
3 Mart 2008 : Atatürk Üniversitesi – Erzurum
4 Mart 2008 : Ataturk Üniversitesi – Erzurum (Workshop)
5 Mart 2008 : Karadeniz Teknik Üniversitesi – Trabzon
6 Mart 2008 : Cumhuriyet Universitesi – Sivas
7 Mart 2008 : Cumhuriyet Üniversitesi – Sivas (Workshop)
10 Mart 2008 : Mersin Üniversitesi, İletişim Fakültesi – Mersin
11 Mart 2008 : Selçuk Üniversitesi, iletişim Fakültesi – Konya
12 Mart 2008 : Akdeniz Üniversitesi/GSF – Antalya
13 Mart 2008 : Kocatepe Üniversitesi – Afyon
14 Mart 2008 : Adnan Menderes Üniversitesi – Aydın
17 Mart 2008 : Dokuz Eylül Üniversitesi/GSF – İzmir
17 Mart 2008 : Ege Üniversitesi – İzmir
18 Mart 2008 : Gazi Üniversitesi – Ankara
19 Mart 2008 : Gazi Üniversitesi – Ankara (workshop)
19 Mart 2008 : O.D.T.U. – Ankara
20 Mart 2008 : Anadolu Üniversitesi/GSF – Eskişehir
21 Mart 2008 : Dumlupınar Üniversitesi/VCD – Kütahya
31 Mart 2008: Onsekiz Mart Üniversitesi/İletişim Fakültesi – Çanakkale
1 Nisan 2008 : Yeditepe Üniversitesi/İletişim Fakültesi – İstanbul
25 Nisan 2008 : Yıldız Teknik Üniversitesi/iletişim Fakültesi – İstanbul
26 Nisan 2008 : Yıldız Teknik Üniversitesi – İstanbul
28 Nisan 2008 : Kültür Üniversitesi – İstanbul (workshop)
30 Nisan 2008 : Istanbul Üniversitesi/İletişim Fakültesi – İstanbul
15 Nisan 2016 : Başkent Üniversitesi/GSF – Ankara
5 Mayıs 2016 : Dumlupınar Üniversitesi/GSF – Kütahya
6 Mayıs 2016 : Dumlupınar Üniversitesi/GSF-VCD (workshop) – Kütahya
11 Mayıs 2016 : Selçuk Üniversitesi/İletişim Fakültesi – Konya

12- Piyasa da bireysel anlamda içerik üretecek arkadaşlar için fiyatı uygun RAW formatta kayıt yapabilen ve sizin önerdiğiniz kameralar nelerdir. Ayrıca RAW formatta kayıt yapmanın avantajları nelerdir.

Çok çok eski olsada araya bir showreel ekleyelimde gözünüz gönlünüz açılsın.

Blackmagic Design’ın Pocket Cinema kamerası var. Bu sene 4K olanı çıktı. Başlangıç seviyesinde kullanıcılar ve yüksek dinamik renk aralığında çekimi deneyimlemek isteyenler için bu kameranın bir önceki fullHD çekim yapan versiyonunu edinmelerini tavsiye ederim. İkinci el gövde fiyatı 2bin lira civarlarında diye hatırlıyorum. Micro 4/3 lens kullandığı için uygun fiyartlı ikinci el lenslerini bulmanız da kolay.

13- Ülkemizde ve dünya genelinde örnek aldığınız yakından takip ettiğiniz sanatçı veya sanatçılar kimlerdir?

Profesyonel olarak sektörde uzun yıllarını vermiş yüzlerce sanatçı var portfolyo sitelerinde. Genelde o siteleri düzenli olarka takip ettiğinizde zaten başarılı işleri aşamalarıyla izlemiş oluyorsunuz. Artstation gibi sitelerden bahsetmiyorum.

Genelde bir çok profesyonel tasarımcı nadiren yaptıkları işleri veya çalıştıkları projelerdeki aşamaları paylaşma fırsatı buluyolar ve bunu da linkedin üzerinden yapıyorlar. Bu sektörün bir nevi nabzı orada atıyor.

Portföy sitelerindeki işler arasında çok başarılı olanlar, yetenekli insanların birbirlerine demoreellerini gösterdikleri alanlar var ama özellikle belli bir projeyi misal filmi ve o film için yapılan işlemlerin sürecini merak ediyorsanız linkedin üzerinden o projede çalışan kişilerle iletişim halinde olmanız gerekiyor.

14 İnternet üzerinden verdiğiniz seminerleri takip edip iziyoruz. Bu webinerlerde çok fazla teknik deyaya girmiyorsunuz. Video dersler şeklinde yapmayı düşünmediniz mi?

Webinerlerin amacı hollywood’daki bir yapım sırasında kullanılan tüm görsel efekt tekniklerini hiç bilmeyen veya bu konularda kulaktan dolma bilgileri olanlara anlatmak.

Bir sahnede ne kadar çok emeğin, bu emeğin altında yatan tekniklerin ve uzmanların olduğunu görürlerse en azından içlerinden bazılarının gerçekten uzman olmayı istediklerini farketme şansları oluyor. Mesela bir örümcek adam filminin sahnesinde yapılan işlemleri işin içerisinde olan birisi olarak adım adım anlattığımda tüm aşamaları görüp “compositing kısmı çok zevkliymiş aslında ben onu öğrenmeliyim” veya “modelleme işi tam bana göre demek bu iş böyle yapılıyormuş” diyip kendi uzmanlık alanını seçmek için bir magazinel içerik görevi görüyor.

Video ders şeklinde yapmak değil hangi alanda uzmanlaşmak gerektiğini bilmek ve ona göre sadece konusuyla alakalı video dersleri izlemeyi bilmek benim için daha önemliymiş gibi geliyor. Yakın bir zamanda Udemy üzerinde yazılımlar ile ilgili derslerim yayınlanacak. Ayrıca daha önce bahsettiğim gibi yazılım bir araç ve en nihayetinde teknik önemli ve bir teknik üzerine uzmanlaşmak isteyenler yine özel ders üzerinden destek alabilirler ama tüm bu öğrenme aşamasını doğru başlatmak için doğru alanı seçmelerine yardımcı olmak benim amacım.

15- Sosyal medya üzerinde sizi ve eğitimlerinizi/çalışmalarınızı takip etmek isteyenlerle sosyal medya hesaplarınızı paylaşır mısınız?

Elbette.
Kişisel web sitem için buradan ulaşabilirsiniz. Üniversitelerdeki seminer, atölye ve söyleşi gibi etkinlik duyurularım için twitter adresime kullanıyorum.
Etkinlik duyurularını e-posta ile almak için kayıt formuna ise buradan ulaşabilirsiniz.
İnternet seminerlerimi verdiğim youtube kanalım için buradan buyurun.

e-posta adresim emresan@emresan.net Herhangi bir konuda soru sormak veya danışmak için yazmaya çekinmeyin.

16- Sektördeki bilgi ve paylaşımlarınız için en önemlisi de bu kadar yoğunluğunuzun arasında bu röportaja vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Rica ederim. Umarım okuyan arkadaşlarımıza faydası dokunuz. Şimdiden herkese kariyerinde başarılar dilerim.

İçeriği Sosyal Medyada Paylaşmak İster misiniz?

Art of CGI Yazar Notu:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir